ÇAMLIYAYLA  İĞNEOYALARI

 

Erkan Özaydın

İğneoyası, Anadolu’da kadınların örerek yarattığı, yüzyıllar öncesinden gelen kır çiçekleridir. Gerçekçi ya da stilize edilerek işlenen, kimi zaman insan ve hayvan figürlerinin de konu edildiği geleneksel el sanatıdır. Farklı yörelerde, aynı araç ve teknikler kullanılarak, birbirinden farklı tarzlar oluşturulmuştur.  Tarsus’un kuzeyindeki beldelerinde yoğunlaşan üretim, özellikle  Çamlıyayla ve Sebil  İğne oyaları, Anadolu’nun diğer yörelerden belirgin şekilde farklıdırlar.

Uzak geçmişte, ipek iple işlenen oyalar, belki yüzyıl önce eski zarafetini yitirmiştir. Artık dayanıklılığı, ucuz oluşu, kolay sağlanabilmesi nedeniyle naylon ipler kullanılmaktadır. Oyanın kalıplı durmasını sağlamak için eskiden beyaz atkılı kullanılırken  günümüzde misina kullanılmaktadır. Boncuk ve pullar da eklenerek faklı modeller oluşturmuşlardır. Kadınlar, iğne veya  mili (tığ),  ipi ve rengini seçerken kendi beğenilerine göre karar verirler. Yarattıkları modeller dışında anonim modelleri birbirlerinden öğrenirler. Gölgesi geniş bir ağacın altında toplanarak oya işlemek bir gelenektir. Bu etkinlik sırasında asıl konu iğne oyası ise de çeşitli konuların konuşulduğu sosyal bir ortam oluştuğunu kestirmek güç değildir..

Üretilen çiçek motifleri gerçekçi bir çizgiden geometrik bir soyutlamaya uzanmaktadır. Anonim bir modelin farklı renklerde denenmesi, yeni arayışları göstermektedir. Üç boyutlu ve iki boyutlu üretilirler.

‘Coşturan’ , ‘Cimcime’, ‘Menekşe’, ‘Sümbül’, ‘Adalya’, ‘Elma Çiçeği’, ‘Lale’, ‘Limon Çiçeği’, ‘Çüşşek’, günümüzde en sık işitilen model adlarıdır. Her modelin farklı bir mesajı olsa da o sırada gözlerine ilişen çiçekler tercih edilmektedir.

Oyalar arasında, tek tek olanlar ya da ipe dizilenler dışında yazma kenarına işlenerek sunulan modeller de vardır. Yörenin tasarımcı hanımları tarafından satın alınarak, takı tasarımında, giysilerin süslenmesinde, yazmalarda, peçetelik, anahtarlık, kitap ayracı, gelin tacı, saç tokası gibi eşyaların süslenmesinde de  kullanılmaktadır. Oyalarla hazırlanan panolara  da rastlanır.

Erkekler, ipin ve diğer gereçlerin yöreye ulaştırılmasında ve üretilen oyaların ticaretinde, gezici bir tacir olan ; ‘Çerçi’ olarak rol almaktadırlar. Çerçi; Anadolu’da köylünün ayağına giden, eskiden at arabalı, şimdilerde panelvan araçlarıyla kadınların gerek duyacağı tuhafiye malzemesini onların ayağına götüren bir çeşit tüccardır. Çoğu zaman takas yoluyla alışveriş yapmaktadırlar. Söz konusu iğneoyalarını, daha çok çeyiz için gerekli mallarla takas etmektedirler. Yöreden toplanan oyaların İstanbul’a ve diğer başka   gönderildiği gözlenmektedir.

—————————————————————————————————————————

Tarsus İğneoyaları konusunda, tekniklerinin etraflıca verildiği, Prof. Dr. Taciser Onuk’un yayınları bulunmaktadır.

İğne oyası, Anadolu’da kadınlara özgü el sanatıdır. Kadınlar sustuğunda renkler, motif, çevre ve oyalar konuşmaktadır. Yeşil oyalar, gelinin yeni evinde mutlu olduğunu, sarı oyalar; gelinin yeni evinde mutsuz olduğunu, nikâh ertesi mevlütte kaynanaya örtülen ‘Çakır Dikeni’; “Bana diken gibi batma”, ‘Biberli’; “Aramız kötü”  anlamına gelmektedir.. Anadolu’da ‘Oya gibi’ deyimi zevkli, zekice ve incelik içermeyi anlatan bir deyimdir. Günümüzde kadınlar iğne oyasını  ekonomik  ve sosyal nedenlerle üretmektedirler. Elsanatları, bir ulusun kültürel kişiliğinin belgesi olan halk sanatıdır. Anadolu’ya sonradan yerleşenlerin kültürleri öncekilerin kültürleriyle yeni bir sentez içinde görülür. Oyalar çoğunlukla kadın giyim eşyalarında süsleme olarak yaşamaktadır.   Oya sanatçıları ümidi, sevgiyi, acıyı biçimlendirmekte ve renklendirmektedirler. Bu çaba, oyunlara ve geleneklere dönüşmüştür. Eski oyalardan anlaşılan,  el işlemeleri Anadolu’da ve Osmanlı Döneminde çok ilgi görmüştür. Anadolu’nun ‘çeyiz’ geleneğinde süsleme ve süslenme unsurudur. Oya; çiçekle örgü sanatının birleşmesinden doğmuş süslemek ve süslenmek amaçlı, iletişimi de amaçlayan , tekniği örgü olan bir dantel türüdür.

Prof. Taciser Onuk, eserlerinde oyanın tarihi için  tarihi belgeler ve mesleki kaynaklara dayanarak Mö 3-5 bin yıllarını başlangıç  tarihi ve Orta Asya, Çin, Mısır’da yaşamış toplumları da örmeyi ilk uygulayan insanlar olduğunu belirtmektedir.

MÖ 7. ve 8. yüzyılda Orta Asya’da yaşayan Hunlar’a ait Pazırık 2. Kurganındaki bulgular arasında örücülükle  ilgili bulgulara rastlanmıştır. Örücülük ticari ilişkilerle Doğu’dan Batı’ya götürülmüştür. Avrupa’da örücü loncaları, Osmanlı kültüründe de loncalar halinde gelişimini sürdürmüş, ürünlerin Batıya ulaştığı kaynaklardan öğrenilmektedir.

‘Sublime Kapısı’ ve ‘Babıâli’ Saray Atölyeleri kültürlerarası iletişimi sağlamış bu atölye ürünleri yurtdışı koleksiyon ve müzelerde bulunmaktadır. Diğer sanatçılar gibi örücü sanatçılar da Saraya bağlı ‘Ehl-i Hiref-i Hassa’ örgütü içinde çalışıyorlardı. 1905 yılında Menfis kazılarında balık           

ağı örücü tekniği buluntuları MÖ 2000’e tarihlenmiştir. İğne ile yapılan örgüler 12. yüzyılda Anadolu’dan Balkanlar’a oradan İtalya yoluyla Avrupa’ya yayılmıştır.

Oya bir bezemedir.’Süslemek’ anlamındaki sözcük 11. yüzyıl Türklerinde “ev bezendi”, Memlük Türkleri de “Oyu”, Kırgız Türklerinde “Oyuma” şeklindedir. Günümüzde kullanılan malzeme açısından ve estetik yönden çok büyük yozlaşma, günümüzde üretilen örneklerden anlaşılmaktadır.

Kullanılan Gereçler

İpek İpliği; ipek böceği 6. Yüzyıldan Çin’den Batı’ya götürülmüştür.Osmanlıda ana hammaddesi lif olan el sanatları; dokumacılık, örücülük,işlemecilik için en önemli gereçlerden ipek olmasına karşın ipek kozası 16. yüzyılda üretilmeye başlanmıştır.Bu tarihe kadar ipek İran’dan sağlanmıştır. İpek ve ipek ipliği 19. yüzyılın başına kadar İslam Ülkelerinde altın çağını yaşamıştır. İpek sözcüğü Kıpçak Türkçesinde ‘Yipek’ ten gelmekte,  Osmanlıda ‘Ak kumaş’ ipek kumaş anlamına gelmektedir. Kaynağı Doğu Türklerindeki ‘Aghi’ kelimesidir. İpek hayvansal kaynaklı liftir. Fizik ve kimyasal özelliklerinden ötürü ‘Liflerin Kraliçesi’ olarak bilinir. Yakın zamana kadar ipek birçok bölgemizde oya ören kadın tarafından yetiştirilen kozalardan elde edilmekteydi. Günümüzde çok az yörede geleneksel yapıda ipek elde edilmektedir. Piyasada, çamaşır ipeği, ibrişim, kordone ve floş olarak bulunmaktadır.

Pamuk İpliği

Yaş mukavemeti, yıkanmaya dayanıklılığı, hijyenik özelliği, nem tutma yeteneğinin yüksekliği nedeniyle örücülükte kullanılır. En güzel oyalar pamuk ipliği ile üretilmektedir. Merserize edilmiş olarak uygulanır. Merserize edilen pamuk ipliği dayanıklılık, parlaklık ve boyayı iyi emme özelliği kazanır. Piyasada muline, pamukaki, koton, merserize, ağ ipliği, dantel ipliği olarak satılır.

Sentetik İplik

Doğada lif olarak bulunmayan maddelerden üretilir. Kömür, petrol, su ve azot kullanılır.Tek başlarına ya da belirli oranlarda pamuk, yün,keten lifleriyle karıştırılır. Örücülük sanatında sentetik lifler, akrilik veya akrilik-pamuk, akrilik-yün karışımları kullanılır. Sentetik liften elde edilen iplikler parlak güzel görünüşlüdür. Naylon adıyla günümüzde kolay bulunması nedeniyle tercih edilmektedir.

Oyada kullanılan diğer gereçler boncuk, pul, kumaş, koza, kâğıt vb malzemelerdir. Oya örgü araçları; iğne, tığ (mil), mekik, firketedir. İğne cilalı çeliktir.Tığ; 15-20 cm uzunluğunda çelik, aleminyum, kaplama, plastik, şimşir ve fildişindendir. Bir ucu çengellidir. Çapları 0.60 ile 1.75 mm arsında değişir.

Bir yüzeyi estetik açıdan daha etkili kılmak amacıyla üzerine yapılan her türlü çalışmaya süsleme denir. Oyalarda; bitkisel motifler, geometrik motifler, nesne motifleri, soyut motifler (işaret ve semboller), doğadan esinlenen motifler (dağ, tepe, güneş, kaya), figürlerden esinlenen motifler (kuş, kelebek, sincap, el tırnak, sivrisinek vb.). Oya türleri arasında iğne oyaları, mil oyaları, mekik oyaları önde gelmektedir.

Oyada seçilen renkler; sarı; bezginliği, kırmızı; canlılığı, aşkı, sevgiyi, mavi; rahatlığı, mutluluğu, kötülükten korunmayı, yeşil; istek,  ümit duygularını ifade eder.

1950-1960 yıllarına kadar iğne oyalarında ipek kullanılırken sonra ipek-pamuk, pamuk ve sentetik ipliğe geçilmiştir. Az da olsa ipek kullanılan yöreler; Elazığ, Safranbolu, Mudurnu ve Nallıhan’dır.

Oya Adları

Hanımeli, Yıldızlı, Benli, Bisiklet Tekeri, Nünüklü, Karanfil, Bademli, Söbükaya, Yabani Karanfil, Yapraklı Karanfil, Üçgül, Turunç Çiçeği,Tespih Çiçeği, Tavşan Topuğu, Saç Bağı, Salon Çiçeği, Sümbül, Süpürgeli, Sivrisinekli, Püren Çiçeği, Papatya, Nardane, Nergis, Menekşe, Mercan Çiçeği, Marul Çiçeği, Mandalina, Lale, Karaağaç Çiçeği, Kayıklı, Kütüle, Küpe Çiçeği, Isırgan Çiçeği,Hükümet Düğmesi, Gül Dumuru, Fıstık Çiçeği, Fasulye Çiçeği, Ekin Kellesi, Elma Çiçeği, Dört Yaprağı, Düldül Benet, Çakır Dikeni, Çüşşek, Çarkıfelek, Coşturan, Biberli, Berber Aynası, Bamya Çiçeği, Balık Ağzı, Arpa Çiçeği, Armut Çiçeği, Akşam Sefası, Adalya, Salkım (Afyon), Yaprağı Güzel (Edirne), Söz Sepeti (Safranbolu), Portakal (Nallıhan), Çıplak Kahve (Mudurnu), Biber Oya (Mudurnu), Çiftli Menekşe (Adıyaman), Kardelen (Adıyaman), Yıldız (Polatlı), Kral Çiçeği (Polatlı), Çimen (Bitlis), Karanfil (Kütahya)…

Kaynak:

Onuk, T., İğne Oyaları Çeşitleri ve İşleme Yöntemleri.Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Türk Tarih Kurumu Basım Evi. Ankara 1981

Onuk, T., Osmanlıdan Günümüze Oyalar. Ankara Kültür Merkezi Yayınları. Ankara 2005

 

Leave Reply