“Mersin Sanat Edebiyat Dergisi” sanatın ve edebiyatın insan hayatına kattığı farkındalığı daha fazla okuyucuyla paylaşmak için böyle bir web sitesi oluşturdu. Dergiye yazı/ öykü ve şiirleriyle değer katan yazar ve şairlerin her kelimesi insanlığın kütüphanesine armağan edilmiş paha biçilmez bir düşün hazinesidir aynı zamanda.

İnsanın ruhsal, duygusal ille de düşünsel bilinmezliğini bilinir yapmak hiç kuşkusuz ki imkânsız. Çocukluğumdan kalan bir merakla bu imkânsız duygunun peşinden koşuyorum soluk almadan. Pope’un, “İnsanlığı incelemenin en iyi yolu insanlığı incelemektir” düsturundan yola çıkarak yazın tarihlerine altın harflerle adlarını yazdıran düşünürlerin/ şairlerin/ yazarların biyografilerini ve yapıtlarını okuyorum.

Biyografiler,  derinlemesine tanımak istediğim düşünürlerin/ yazarların/ şairlerin psikolojik portrelerini, yazın dehalarını daha yakından tanımama yardımcı oluyor. Biyografisini okuduğum, yapıtlarını incelediğim düşünürlere dair ruhsal analizler yaparak onların insan yanlarına ulaşmaya çalışıyorum. Bir yazarı ve düşünürü yakından tanıma isteği, onun eserini gereği gibi algılamaktan geçiyor. Başka başka çağlarda yaşamış olmalarına rağmen onlarla hâlâ ortak düşünce ile ortak sevme biçimi geliştiriyor olmaktan tarif edilmez bir mutluluk duyuyorum.

Kendi gerçeklerine dilin gerçekleri kadar sadık kalan her düşünür, yazar ve şairden öğreneceğim çok şey var. Anılarını, günlüklerini… Gerçek bir sanat yapıtı ile gerçek bir sanatçıyı sahtesinden ayırmayı öğreniyorum bu sayede. Gerçek bir sanatçı, sanatını yaratırken aklını ruhunu ve düşüncelerini bir noktaya yoğunlaştırıyor.  Doğal olarak içinde bulunduğu anda yaşıyor kendini unutarak. Anın dışına çıkmıyor, sadece dünyasının / dünyanın dışına çıkarak evrensel sanatı eserleriyle yaratıyor.

Yaratım biçimleri özünde evrenseldir. Yazınımızın yüz akı olan sayısız yazar, şair, düşünür de aynı yoğunluk, aynı sabır ve aynı birikimle yaratmış eserlerini. En önemlisi de gerçek bir sanat yapıtının anlaşılmak için hiç mi hiç acelesi olmadığını ve sabretmenin erdemine ermenin  bir edebiyatçı için önemini kavrıyorum bu sayede. Sorumluluk duygusu ve yazın sevdası içerisinde, kılı kırk yararak yabancı eserleri bizlere kazandıran çevirmenler sayesinde kavrıyorum edebiyatın evrensel rolünü. Bu vesile ile çeşitli dünya edebiyatı ürünlerini dilimize kazandıran çevirmenlerin çok önemli bir iş yaptığını vurgulamak istiyorum. Yabancı bir dili Türkçeden ya da yabancı yazarları kendi yazarlarımızdan daha üstün tuttuğum için değil elbette bu ama kültürlerarası alışverişi mümkün kıldıkları için. Yaratıcı kişi, düşünce düzeyini sürekli yükseltmeli, yaratacağı nitelikli yapıtlar için.  Bir sanatçının sanatçı dehasına ulaşmak ne kadar zorsa, insan yanına ulaşmak da o kadar zor; hatta imkânsızdır. Kendi çağdaşım olmayan bu düşünür, yazar ve şairin eserlerini okumak düşün zenginliğinin kapılarını açıyor bana. Böyle böyle öğreniyorum bir sanatçıyla okur arasında geliştirilen gerçek dostluğun paha biçilmez kıymetini.

Gerçek bir sanatçının gerçekte bir lider olma derdi olmadığı gibi, arkasında devletin olanakları da yoktur. Onlar yaşadıklarından ve sözcüklerle olan akrabalığından yola çıkarak hayat ve bilgi birikimini yazıya aktarırlar. Bu yolla tanımadıkları birçok insanın düşün dünyasına nasihat etmeden ışık yakarlar. Yaktıkları ışık sayesinde iç karanlığından kurtulan okuyucu da kendi çıplak gerçeğiyle daha erken tanışır.

İnsanın nesilden nesile aktardığı temel sorun, insan onuruna yakışır bir hayatı idame ettirmesi gerektiğinin tartışılmazlığıdır. Her şeyin geçici olduğu günümüzde, insanı içten içe zorlayan temek içgüdü kendi gerçeğini kavramak ve yaşadıklarıyla kendisini tamamlamak olmalıdır. İnsanın varlığıyla hayata artı değerler kazandırmayı yaşama nedeni olarak algılaması her insanın birinci dereceden sorumluluğu olmalıdır. İnsanın hayatta varlığıyla kapladığı alan düşündüğünü yaşama geçirdiğiyle sınırlıdır. Bilinçli her okur bu duyguyla besleniyor. Nitelikli bireysel paylaşımların toplamında hayatın kalite çıtası yükselir.

Yaşadıklarımızdan biliyorum; insan her koşulda kendisini aldatmaya meyillidir. İnsanın en büyük açmazı bu masum aldatmalarla başlıyor ve zamanla bir birikime dönüşüyor içinde. Bu tehlikeli birikim, zamanla bir iç savaşın başlamasına neden oluyor. Kaçınılmaz savaşımın karşısında kimliğimizi korumamız için zırhlara ihtiyacımız var. Yazdıklarıyla içten içe bizi kuşatanlar, içimizdeki içten uyanışı kavramamıza yardımcı olanlar ve bize tünelin ucundaki ışığı gösterenlerdir zırhlarımız.

Yazarın okuyucu üzerindeki etkisi eserine verdiği emek ve çabanın niteliğine göre değişiyor. “Tolstoy’un “ İnsan Tanrı’ya ancak yapayalnızken yaklaşabilir” dediği gibi, irdelediğim tüm sanatçı dostlarıma yapayalnızken yaklaşıyorum.

İnsanın benliğine ulaşmasının öneminden söz edip duruyoruz, ama bu bilinç uyanışının insan ruhunda tarattığı tehlikeleri göz ardı ettiğimizi düşünüyoruz. Düşünürlerin, yazarların ve şairlerin hayatımıza kattığı en önemli kazanımların başında bizi bilinç uyanışındaki kâbuslardan korumak geliyor. Her koşulda üstesinden gelemediğimiz sorunlardan dolayı kendimizi bir uçurumun tepesinden aşağı bırakmak istediğimiz anlar oluyor. Yakınlarımızdan önce bu tehlikenin farkına varan da onlardır. Onlardır bize bilinç uyanışımızı doğru kavrama yetisini kazandıran ve yeni kurtuluşumuzu doğru sahiplenmemizi öğreten.

Gerçek sanatçı sadece içinde yaşadığı çağın değil, kendisinden önceki çağın sosyal tabakasındaki sınıfsal adaletsizliğini, siyasal mekanizmalarının çarpıklığının insan ruhu üzerindeki etkilerini, insan ruhunu parçalara ayırarak bir büyüteç altında psikologlara iş bırakmayacak kadar derinlemesine inceler. Bu bağlamda sorumluluk bilinci derinleştikçe insana yaklaşımı da derinleşiyor gerçek sanatçının. Dostoyevski’yi anmamız yeterlidir. O ki, bitip tükenmeyen bir kaynaktır ruhbiliminde. İnsanın aklı ile tutkuları arasındaki savaş, yaşadığı sürece bitmiyor. Yüreğini, o bitip tükenmeyen güçlü savaşın götürdüğü yere götürenler ruhun bu yöntemle daha yükseklere çıkabileceğini biliyor. Yükseklerde gözü olan ruhun soruyor bana: Neyi başarmak istiyorsun? Okuduklarını ve yazdıklarını yaşamına geçiriyor musun?” diye.

Söz konusu insansa tüm söylenenlerin, yazılanların eksiksiz kaldığını biliyorum. İncelediğim eserlerden biliyorum,  insanın kendi özünden birkaç damlayı yabancı damarlara aktarmasının zamanının ve sınırının olmadığını. Daha ben doğmadan yaşam serüvenlerini noktalamış yazarları, şairlerin ve düşünürlerin yapıtları sayesinde onlarla tutkulu bir ilişkiyi aratmayacak değin dolu dolu saatler geçirdiğim için mutluyum. Düşünüyorum da tinsel dünyamın oluşturduğu tek tek izlenimlerimin çoğunu kitaplara borçluyum. İnsanlığın hayat serüvenlerine tanıklık etmeyi, sayısız insanın ruhsal bakışlarıyla görmeyi, bu yolun henüz başında olduğumu öğrenmeyi okuduğum ve yaşadıklarımdan beslendiğim hayatıma borçluyum.

Kendisi olmayan bir insan ne yazdıklarıyla ne de yaşadıklarıyla hayata artı bir değer katmaz/katamaz. Yaşamın gerçekleri içinde var olmak her aydının birinci görevidir. Yazdıklarımla ve yaşadıklarımla kendimi yeniden yaratmak istiyorum, sizlere layık bir yazar ve şair olmak için. Minnettarım hepinize.

Merhaba!

 

 

 

 

 

 

 

 

The following two tabs change content below.

Yazara Ait Son GönderilerBedriye KORKANKORKMAZ (Yazara Ait Tüm Yazılar)