E- KİTAP   E- DERGİ

Günümüzde edebiyatın yararı/zararı gibi aşındırılmış konular tartışılmıyor artık. Bunun yerine yazarların, yapıtlarında toplumun hangi sorunlarına işaret ettiği, bu sorunları hangi yöntem ve teknikle kaleme aldığı üzerinde duruluyor. Sanat ve edebiyat, hayallerden süzülüp gelen kurmaca bir dünyaysa eğer, yazmada seçilen yöntem ve teknikleri de içinde yaşadığımız çağın gerçekleri belirliyor. Çoğu sanat ve edebiyat akımının bu gerçekliklere tepki olarak ortaya çıktığı biliniyor.

Bir öykümde eşek, öküz gibi hizmet hayvanlarının nedense cennette adlarının geçmediğinden söz etmiştim. Bu soruyu öyküden çıkarıp “Cennette neden renk renk kuşlar var da eşek, öküz vs. gibi hizmet hayvanlarının adı yok? Neden güzel güzel huriler var da gün boyu tarlada çalışan bizim köylü kadın ve erkeklerin adı geçmiyor?” diye çevremdeki kimi yazar, kimi öğretim üyesi arkadaşlarıma yöneltmiştim.  Her birinin bir yanıtı oldu, ama istediğim sonucu alamamıştım. Oysa çok basit bir yanıtı var bu sorunun. İnsan, elinin altında olanı hayal etmez. Sürekli yan yana olduğu şeyleri hayal etmesinin bir mantığı da yok aslında. Mantıklı olan, insanın erişemediği ya da erişilmesi zor olan şeyleri hayal etmesidir.

Demek oluyor ki halkın ürettiği bilmeceler, masallar, şiirler ve halk hikâyelerinin hepsi birer hayal ürünüdür. Her birey, iyiyle kötüyü çatıştırarak güzel bir dünya kurmak ister. Ölümden sonrasını bile hayal edip öbür dünyadaki geleceğini de bir düzene sokma çabası içine girer. İnsan bu, hayal kurmadan yaşayamaz. Dilimizdeki dilek kipi, sanki hayal kurmamızı kolaylaştırmak için üretilmiştir: Keşke savaşlar olmasa! Keşke herkes mutlu olabilse!

Edebiyat, gerçekte olan bir şeyi, gerçek dışı yolları deneyerek anlatır. Bilim insanları, gerçeği, bilimin verilerine dayanarak açıklar. Ancak, edebiyat var olan sorunlara hayal gücünü zorlayarak karışmak (müdahale etmek) ister. Bu nedenle, edebiyatı insan zihninin çevresindeki dünyayı ifade etme ve yorumlama yeteneğinin zirvesi olarak tanımlamak yanlış olmaz.[1] Picasso da sanatın (dolayısıyla edebiyatın) gerçeklikten farklı olduğunu şöyle açıklamaktadır:  “… Hiç doğal bir sanat eseri görmüş olan var mıdır acaba? Bilmek isterdim. İki ayrı şey olan doğa ve sanat aynı şey olamazlar. Biz, sanat yoluyla, nesnelerde doğal halde bulunmayan şeyi ifade ediyoruz.”[2]

Edebiyatın anlatmak istediğini gerçek dışı yolları deneyerek anlatmaya çalışması, öyle kolay bir iş değildir. Her dönem kendi sorunlarıyla geldiği için, her yeni dönemi yeni yeni buluşlarla gerçekliğin dışına taşıyarak gerçeği anlatmak, büyük bir hayal gücü gerektirmektedir. Tek başına hayal gücü de yetmez; hayal gücünü yazıya aktaracak ciddi bir dil işçiliğidir edebiyatı edebiyat yapan. Demek ki şair/yazardan, yaşadığı dönemi gerçekliğin dışına taşıyabilmesi için yepyeni hayaller kurması ve yepyeni bir dil işçiliği sergilemesi beklenir. Bu amacına ulaşması için de yaşadığı dönemi iyi gözlemlemesi; dün, bugün ve gelecek arasında sağlam bağlantılar kurması önemlidir. Bu yazımda sözü çok da uzatmadan tartışmak istediğim budur.

Bugün dünyada ve ülkemizdeki gelişmelere şöyle bir bakış attığımızda at izinin it izine karıştığını görmek, bir kehanet gerektirmiyor. 18. yüzyıldan bu yana biriken aydınlanmacı değerler ayaklar altına alınmış, o kadar ki en yetkili ağızlar işi, zamları Tanrı’nın yaptırdığına kadar vardırmıştır. Gazete ve televizyonlarda sık sık yoksulluk, işsizlik ve açlık haberleri verilmektedir. Bunlar yetmiyormuş gibi çevremizde her gün savaş tamtamları çalmaktadır. Eğitim kurumlarındaki sarsıntılar da göz önünde bulundurulunca, “Açıktan açığa cehalete davetiye mi çıkarılıyor?” kaygıları çoğalmaktadır.

Böyle bir ortamda ne gibi hayaller kurulacağını yazmıyor kitaplar. Medyatik bir ortamda edebiyatın kendisi bile can çekişirken modern edebiyat anlayışı, günümüzün sorunlarıyla ilgili hayaller kurabilir mi? Aydınlanmanın koyduğu idealler yok… Emekten yana düşünceler de çok etkili olamıyor. Sınıf edebiyatçılığı terk edileli çok oldu. Liberalizmin sahte yüzü nasıl deşifre edilecek? Sürekli bir algı yönetiminin üstesinden gelme olasılığı var mıdır? Ve daha çok sayıda soru…

Edebiyatçıların ve edebiyat çevrelerinin önemli açmazlarından biri de artan pahalılık nedeniyle kitaplarını bastıramamasıdır. Yazarların yazdıkları ancak yayıncıya bir kazanç sağlayacaksa basılabilmektedir. Yoksa yazarın kurduğu hayaller kendisine kalmaktadır. Çoğu edebiyat dergisi de aynı biçimde hayat pahalılığından etkilenmektedir. Ortada tüm bu sorunları alt edebilecek bir çözüm yolu görünmüyor ufukta. Ama bu açmaz, bütün yolların tıkalı olduğu anlamına da gelmiyor kuşkusuz. Yolların açılması yine hayal kurmaktan ve umutlarımızı diri tutmaktan geçiyor.

Almanya’nın tam bir yıkıma uğradığı İkinci Dünya Savaşı sonunda Nazilerden kaçıp dünyanın dört bir yanına savrulmuş olan yazarlar, savaş sonrasında bir araya geldiklerinde, edebiyatta nasıl bir yol izleyeceklerini bilmiyorlardı. Çünkü Nazilerin iktidara geldiği 1933 yılından savaşın bittiği 1945’e kadar edebiyatta tam bir kopma yaşanmıştı. İçlerinde Nobel ödüllü Heinrich Böll ve Günter Grass gibi yazarların bulunduğu bir grup edebiyatçı, salt edebiyattan çok savaşın getirdiği yıkımları anlatacak olan bir yaklaşım ortaya koymuştu. Bu yeni edebiyatın adı “Stunde Null” (Sıfır Saati) idi. Bu yaklaşımla geçmişte yazılanlar bir yana bırakılacak ve savaşın getirdiği yıkımlar anlatılacaktı. Bu yaklaşım, edebiyatçıların toparlanması için de önemli bir fırsat olmuştu.

Ne mutlu ki bizde böyle bir kopma olmadı. Ne var ki dünyada ve ülkemizdeki gelişmeler, edebiyatta nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda yazarları zorlamaktadır. Var olan durumu açıklayacak güvenilir bir kuramın olmayışının, medyatik ortamın yarattığı bilgi kirliliğinin ve sürekli körüklenen tüketimin,  hayal kurmayı zorlaştırdığı söylenebilir.

Bu nedenlerle, yazarların E-Dergi ya da E-Kitap oluşumunda yeni yaklaşımlar sergilemesi kaçınılmaz olmaktadır. Az sayıda da olsa bu yolu deneyenler var. Mersin-Sanat – Edebiyat dergisi, E- Dergi olarak böyle bir çıkış yapma çabası içindedir. E-Dergimiz, sanat ve edebiyata ilişkin değerlendirmelere, eleştiri yazılarına, şiir ve öykülere sayfalarını açmaktadır. Tüm yazarlarımızı E-Edebiyat için E- Dergimizin sayfalarında buluşmaya davet ediyoruz.

 “Mersin Sanat-Edebiyat”  adlı E- Dergimizde hayallerimizi buluşturmak dileğiyle…


[1] John Sutherland. Edebiyatın Kısa Tarihi. Alfa yayınları 3. Basım, 2021, İstanbul.

[2] Nedim Gürsel. Çağdaş Yazın ve Kültür. Çağdaş Yayınları, 1978, İstanbul.

The following two tabs change content below.

Yazara Ait Son GönderilerOrhan ÖZDEMİR (Yazara Ait Tüm Yazılar)